İç Borçlanma Nedir? İç Borçlanma Hakkında Ayrıntılı Bilgiler
(İç borçlanma, yurtiçi borçlanma) Kamu giderleri, gelirlerinden fazla olduğunda, aradaki fark genellikle iç borçlanma ile karşılanır. Bu yöntemle devlet, kendi vatandaşlarından borç alır. Dolaşıma yeni para sürülmesi, enflasyon oranını artırabileceğinden risk taşır. Kamu borçlanmasında temel ilke, kullanılabilir fonlarda bir daralmaya yol açmadan, kredi maliyetini makul seviyede tutmak ve ödünç alınan fonları istihdam yaratacak kârlı yatırımlara yönlendirmektir. Kamu borçlanması, kredi maliyeti makul kalır ve alınan fonlar gelir getiren yatırımlara aktarılırsa büyük bir sorun yaratmaz. İç borcun sürdürülebilirliği için anaparanın azaltılması ve faiz oranının düşürülmesi gereklidir. İlk adım, bütçede “faiz dışı fazla” verilmesidir. İç ve dış borç faizleri hariç tutulduğunda, bütçe dengesi fazla verdiğinde iyiye doğru bir gelişme başlamış demektir.
Bu “fazla”, personel maaşlarındaki ve kamu yatırımlarındaki gerçek azalmadan kaynaklanıyorsa, bu politikanın sürdürülebilirliği azalır. Kamu açığının veya teknik terimle kamu sektörü borçlanma gereksiniminin yüksek olması, iç borç stokunu sürekli artırır. İç borçlanmanın sadece anapara ve faiz ödemelerini karşılamak için yapılması, ekonominin geleceğine bir ipotek koymak gibidir. Devletin para piyasasına girmesi, özel sektörün borçlanabileceği kaynakları kısıtlar. Dışlama veya mali kalabalıklaşma (crowding out) olarak adlandırılan bu durum, faiz oranlarını da yükseltir. Her iki yönlü baskı, özel sektör yatırımları üzerinde olumsuz etki yaratır. Şirketlerin iç borçlanma araçlarına yatırım yapması durumunda, faaliyet dışı kâr elde edilir. İç borç stokunun alıcılara göre dağılımı incelendiğinde, özel sektör, kamu sektörü, bankalar ve tasarruf sahiplerinin tahvillere ve bonolara olan talepleri somut bir şekilde gözlemlenebilir. İç borç stoku incelenirken, faiz düzeyi ve vade yapısı da dikkate alınmalıdır. Hazine’nin borçlanma politikası, doğal olarak vadeleri uzatma ve faiz oranlarını düşürme yönündedir.
İç borcun düzeyi: İç borçlanma hakkında daha gerçekçi bir değerlendirme yapmak için, devlet tahvili ve Hazine bonosu stoklarının toplamı incelenmelidir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın iç borç istatistikleri, ödenen anapara ve faiz tutarlarını ve bunları ödemek için gerçekleştirilen yeni borçlanmaları içerir. İç borç stokunun GSYH’ya oranı, yıllar içindeki iç borcun eğilimini gösterirken, ileriki yılların enflasyon oranı konusunda da ipuçları sunar. İç borç stokunun milli gelire oranı yüzde 60’ı aştığında, borç faizi ödemeleri bütçe giderlerini ve açığını artırır. Bu artış, borçlanma gereksinimini yükseltir. Bu döngü nedeniyle borcun çevrimi zorlaşır ve ekonomi daha kırılgan hale gelir. Eğer kısa vadeli borçlar, örneğin Hazine bonosu, borçların büyük kısmını oluşturuyorsa, devlet, memur maaşları ve müteahhit ödemeleri gibi yükümlülüklerini yerine getirmekte bile zorluk çeker ve yeniden borçlanır. Bu durum, ekonomide yüksek faiz ve enflasyon beklentisini güçlendirir.
