Eko Sözlük

Hollanda Hastalığı Nedir? Detaylı Bilgiler ile İnceleme

(Dutch disease) Hollanda hastalığı, belirli bir sektördeki gelişmenin diğer sektörlerdeki gerilemelere yol açmasıdır. Bu “hastalık”, bir ülkede hızlı bir şekilde üretimi artırabilen ve ihracat fırsatı sunan yeni bir doğal kaynağın keşfedilmesi veya ekonomiye yüksek miktarda dış yardım yapılması gibi durumlarda ortaya çıkar. Döviz girişi, ülke parasının değerlenmesine neden olmakta; bu değerlenme, ülkenin ihracatını yabancı alıcılar için daha pahalı, ithalatı ise ülke halkı için daha ucuz hale getirmektedir. Bu durum, ülkenin tarım üreticileri ve sanayi şirketlerinin rekabet gücünü zayıflatmaktadır. Bu tür etkiler, Hollanda’da 1959 yılında Groningen bölgesinde doğal gaz bulunmasından sonra gözlemlenmiştir. Hollanda hastalığı terimi ilk kez 1977 yılında İngiltere’de yayımlanan The Economist dergisinde kullanılmıştır. Terim genellikle ham petrol, doğal gaz ve maden keşifleri sonrasındaki durumu ifade etse de, bir ekonomiye yapılan her büyük döviz girişi benzer etkiler yaratabilir. Doğrudan yabancı sermaye girişi, portföy yatırımlarındaki artış ve petrol ile maden fiyatlarındaki hızlı yükselişler de aynı hastalığı tetikleyebilir. Fakat büyük miktarda döviz girişinin kısa süreli olması, olumsuz etkileri asgariye indirebilir. Hollanda hastalığının en önemli sonuçları arasında tarımsal üretimin azalması ve sanayisizleşme yer almaktadır. Bu konuda belirleyici bir araştırma, ekonomistler Max Corden ve Peter Neary tarafından 1982 yılında yayımlanmıştır. Sovyetler Birliği’nde 1970’li yıllarda ekonomik dengelerin bozulmasının bir nedeni de 1974 ve 1979 yıllarında ham petrol fiyatlarının yükselmesidir. 1975 sonrasında Avustralya ve Şili’de yeni açılan maden ocakları, Norveç’te petrol üretiminin artması, Hollanda hastalığına benzer sorunları beraberinde getirmiştir. Ham petrol fiyatlarının hızlı dalgalanmaları ise Venezuela, Rusya ve Azerbaycan gibi ülkelerde ekonomik çalkantılara yol açmıştır. Petrol üreten bazı ülkeler iç savaş ve dış müdahaleler nedeniyle sıkıntılar yaşarken, diğerleri makroekonomik dengesizliklerle mücadele etmektedir. Bu durum bazı yorumcular tarafından “petrolün lâneti” olarak adlandırılmaktadır. Hollanda hastalığının “tedavi” yöntemleri arasında en önemlisi, ulusal paranın aşırı değerlenmesini yavaşlatan ve zarar gören sektörlerin rekabet gücünü artıran önlemler almaktır. Türkiye ekonomisi de kısa vadeli portföy sermayesinin ülkeye giriş çıkışları nedeniyle Hollanda hastalığının daha hafif bir versiyonunu yaşamaktadır. Bu tür döviz girişi, kurları olması gereken seviyenin altına düşürmekte, dövizlerin çıkışı ise kurların normal seviyenin üzerine yükselmesine neden olmaktadır. Bu kur dalgalanması, enflasyonun düşürülmesini ve reel sektörlerdeki girişimcilerin öngörüde bulunmasını zorlaştırmaktadır.