Eko Sözlük

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) Nedir? GSYH Hakkında Ayrıntılı Bilgi

(Gayri Safi Yurt İçi Hasıla: GSYH) Milli gelir, bir ülkede belirli bir süre zarfında (genellikle bir yıl) bireylerin oluşturduğu mal ve hizmetlerin toplamı olarak tanımlanır. Ekonominin bir yıl veya üç aylık dönemler itibarıyla performansını ölçmek için en kapsamlı ve tutarlı gösterge, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) büyüme hızıdır. GSYH’daki “gerçek” artış oranının artması, ekonomik ve toplumsal yaşamı köklü bir şekilde etkiler. Yüksek büyüme oranı, iş imkanlarının artması, satış ve kâr artışları anlamına gelir.

Hesaplamalarda yurt dışı sermaye tarafından üretilen mal ve hizmetler de dikkate alındığı için “yurtiçi” terimi kullanılır. Hesaplamada yalnızca tüketime arz edilen mal ve hizmetler göz önünde bulundurulur. GSYH, yurt içinde ikamet eden üreticilerin dönem içinde yurt içi faaliyetleriyle oluşturdukları mal ve hizmetlerin değer toplamından, bu üretim için kullandıkları girdi toplamının düşülmesiyle hesaplanır. “Gayrisafi” terimi, makine, teçhizat ve diğer yatırım mallarındaki yıpranmaların dikkate alınmadığını ifade eder. Hasıla, üretim anlamında kullanılır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2007’den itibaren büyüme hızlarını bu ekonomik büyüklüğe göre hesaplayarak kamuoyuna duyurmaya başlamıştır. 2007 öncesinde, Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) esas alınmaktaydı.

Cari ve sabit fiyatlarla GSYH: Bir yıl için hesaplanan GSYH, o yılın fiyatları ile belirlenir. TÜİK istatistiklerinde bu değer “cari fiyatlarla GSYH” olarak adlandırılır. Bu değere “nominal GSYH” de denir. Cari fiyatlarla GSYH’da yıl içindeki fiyat değişimleri, gerçek artışı gizleyebilir. Bu durumu önlemek amacıyla, TÜİK ayrıca “sabit fiyatlarla GSYH” değerlerini de hesaplar. Bu değere “reel GSYH” denir.

GSYH büyüme hızı: Sabit fiyatlarla hesaplanan değerin, önceki yılın değeri ile bölünüp 1 çıkarıldığında yüzde olarak sabit fiyatlarla büyüme hızı elde edilir.

Dolar üzerinden GSYH: Cari dolar kuru üzerinden yapılan milli gelir hesaplamaları bazı zamanlarda yanıltıcı sonuçlar doğurabilir. Yüksek oranlı bir devalüasyonun olduğu bir yılda toplam GSYH ve kişi başına milli gelir, gerçekte olduğundan daha fazla bir oranda düşmüş gibi görünebilir. Dolar değeri düşük bir yılda ise dolar üzerinden GSYH değerleri artabilir. Gerçek durumu anlayabilmek için lira üzerinden sabit fiyatlarla yapılan büyüme oranı hesaplarına bakmak gereklidir. Dünya Bankası ve OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) gibi uluslararası ekonomik kuruluşlar, hem cari kur hem de satın alma gücü paritesi üzerinden hesaplama yaparak gerçek durumu ortaya koymayı amaçlar.

Kişi başına GSYH: Her ülkenin gayri safi yurtiçi hasılası (GSYH) veya kısaca milli geliri, ulusal parasına göre hesaplanır. Cari fiyatlarla GSYH, ait olduğu yılın ortalama nüfusuna bölündüğünde “kişi başına milli gelir” değerine ulaşılır. Kişi başına milli gelir ortalama bir değer olduğu için gelirin toplumsal kesimler arasında dağılımı hakkında bir gösterge vermez. Bu değerin önceki yıl ile karşılaştırılmasından elde edilen artış oranı, hem büyüme oranı hem de yıllık enflasyon oranını içerir. Bu nedenle bu değer yıllar arasındaki değişimlerin tespitinde kullanılamaz. TL üzerinden kişi başına GSYH, uluslararası karşılaştırmalar için de elverişli değildir. Uluslararası karşılaştırmalar daima ortak bir birim gerektirir ve bu birim, dünya çapında en yaygın kullanılan para birimi olan Amerikan dolarına dayanmaktadır. Dolar üzerinden milli geliri bulmak için belirli bir yılın ulusal para üzerindeki GSYH’sı, aynı yıla ait dolar kuruna bölünmelidir. Bu hesaplamada yılsonu spot dolar kuru değil, o yıl için hesaplanmış “ortalama dolar kuru” esas alınır. Elde edilen değer, “yıl ortası nüfus”a bölündüğünde dolar üzerinden kişi başına milli gelir değerine ulaşılır.

Ekonomiye etkileri: Canlanma döneminde ekonomide ve toplumsal hayattaki hareketlilik şu alanlarda gözlemlenebilir: Büyüme oranının her bir puanı, 80 bin ile 105 bin arasında işsiz için iş imkânı oluşturur. Talep ve satışlar arttığı için iş insanları yeni yatırım kararı alma eğiliminde bulunur. Mevcut kapasiteler, son sınırına kadar kullanılır. Yeni iş kuranların sayısı artar. Mevcut işyerlerinin satış ve kârlarının artışı, piyasalarda optimist bir hava yaratır. Gelirlerin yükselmesi inşaat, otomotiv ve dayanıklı tüketim eşyası sektörlerinin gelişmesine zemin hazırlar. Borsa endeksi, hızlı büyüme dönemlerinde, diğer koşullarda elverişli ise daha hızlı ve istikrarlı bir artış gösterir. Büyüme dönemlerinde iktidardaki partinin seçimlerde kazanma ihtimali artar. Gelirlerin yükseldiği ve iş imkânlarının arttığı dönemlerde, evlenme oranları artar. Büyüme hızındaki gerileme ise yukarıda belirtilen etkilerin tersi sonuçları doğurur. GSYH hesaplarının çok kapsamlı ve detaylı olmasından dolayı sonuçlar genellikle 2-3 aylık bir gecikme ile kamuoyuna açıklanır. Duyurulan göstergeler üzerinde her üç ayda bir revizyon yapılabilir.

Hesaplama yöntemleri: GSYH, “üretim”, “harcama” ve “gelir” yöntemi olmak üzere üç farklı şekilde hesaplanmaktadır:

Üretim yöntemi ile GSYH: Herhangi bir ekonomide yerleşik olan üretici birimlerin belli bir dönemde ekonomik faaliyetleri sonucunda yaratmış oldukları mal ve hizmetlerin değerleri toplamından, bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan girdilerin toplamının düşülmesi ile elde edilen değerdir.

Harcama yöntemi ile GSYH: Bir ekonomide belli bir dönemde tüketime ve yatırıma yönelik harcamalar ile ihracat ve ithalat farkından oluşur. Bu yöntemin ana bileşenleri hanehalklarının nihai tüketimi, devletin nihai tüketimi, sabit sermaye yatırımları ve net mal ve hizmet ihracatıdır.

Gelir yöntemi ile GSYH: Ekonomideki üretici birimlerin elde ettiği maaş, ücret gelirleri, işletme kârı ve devletin sağladığı çeşitli vergi gelirlerini içerir. Her faaliyet kolunda, mal ve hizmet üretim sürecinde yer alan üretici birimlerin üretim faktörlerine ödedikleri değerlerin toplamını yansıtır. Türkiye İstatistik Kurumu’nda GSYH hesaplamaları, üç yöntemin de kullanımıyla gerçekleştirilir. GSYH tahminlerinde kullanılan ana yöntem, ilk olarak yapılan hesabın diğer hesaplarla dengelendiği “üretim” yöntemidir.

Zincirlenmiş hacim endeksleriyle GSYH: Üretimdeki değişimin daha sağlıklı şekilde ölçülebilmesi için enflasyon etkisinin arındırılmasıyla gerçekleştirilen bir hesaplamadır.

Mevsimsel Düzeltme Süreci: 2009 bazlı zincirlenmiş GSYH hacim endekleri hem mevsimsellik hem de takvim etkisini içermektedir. 2009 bazlı zincirlenmiş GSYH hacim endekslerinin mevsimsel düzeltme süreci, her yılın sonunda bir sonraki yıl için model spesifikasyonlarının belirlenmesi ile başlamaktadır. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırma işlemi için belirlenen bu model yılı boyunca sabit tutulur. Yıl sonunda, bir önceki yıla benzer şekilde gelecek yılın ekonometrik model spesifikasyonları belirlenir. Bu işlemler her yıl döngüsel bir şekilde tekrarlanır. Kural olarak “milli üretim = milli harcama = milli gelir” eşitliği geçerlidir. Ancak her üç yöntemle hesaplanan GSYH rakamları arasında farklar bulunabilir. Bu farklar tablolarında “istatistik hatası” olarak yer alır.

Değerlendirme ipuçları: Milli gelir göstergeleri incelenirken aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir:

  • Yıllık büyüme oranını değerlendirirken, nüfus artış hızı da dikkate alınmalıdır. Nüfus artış hızının sıfır olduğu bir ülke ile bu oranın yüzde 3 olduğu bir ülkede, yüzde 2’lik bir büyüme oranının refah üzerindeki etkisi aynı olmayacaktır.
  • Yüzde 6’nın üzerindeki büyüme oranları yüksek kabul edilmektedir. Yüzde 5’lik bir oran ise Türkiye ekonomisi için normal bir seviyedir. Ekonomi yönetimi büyük bir hata yapmadığı ve dış dünyada olumsuz koşullar oluşmadığı sürece bu orana ulaşılabilir.
  • Yüzde 3 ile 4 arasındaki bir oran, Türkiye için yeterli değildir.
  • Sıfır ile yüzde 2 arasında bir büyüme oranı, kişi başına GSYH’nın gerilemesi veya durgunluk anlamına gelir.
  • Negatif büyüme oranları, daralmayı işaret eder.
  • GSYH’nın mutlak değeri her yılın üç aylık dönemlerinde aynı değildir. Yılın ilk üç ayında kış şartları nedeniyle üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeri daha düşüktür. İkinci çeyrekte canlanma başlar. Üçüncü çeyrek, tarımsal ürün hasadının artışıyla milli gelir değerini yükseltir. Son çeyrekte ise canlanan sanayi toplam değeri artırır. Bu nedenle her dönemin GSYH’sını önceki dönemle karşılaştırmak yanıltıcı sonuçlar doğurabilir.
  • Açıklanan her üç aylık büyüme oranının, önceki dönemin altında olması hemen durgunluk veya kriz olarak değerlendirilmemelidir. Ancak yılın üst üste iki veya üç çeyreğinde büyüme oranlarının düşük seviyelerde kalması durgunluk tehlikesinin başladığını gösterir.
  • Büyüme oranlarının arka arkaya yüksek çıkması, bir büyüme ivmesi varlığını düşündürmektedir.

Piyasalara etkisi: GSYH, belirli bir üç aylık dönemin tamamlanmasının ardından 60 ile 90 gün içerisinde açıkladığı için, para, döviz ve sermaye piyasasında ani ve sert değişimlere yol açmaz. Çünkü piyasa oyuncuları ekonominin gidişatını gözlemlediklerinden beklentileri çok önceden fiyatlamıştır. Ancak milli gelir göstergelerindeki değişim trendleri diğer makroekonomik göstergeleri ve piyasalara etki eder. Türkiye’nin Cumhuriyet dönemi boyunca ortalama büyüme hızı yüzde 5 civarındadır. Belirli bir yıldaki büyüme hızı bu oranın altında olduğunda faiz oranlarının düşürülmesi gündeme gelebilir. Çünkü faiz oranları düştüğünde, tüketici, işletme ve yatırım kredilerinin kullanımı artar ve büyüme ivmesi güçlenir. Faiz oranlarındaki düşüş, kısa vadeli portföy sermayesinin girişini azaltabileceğinden kurlar bir süre yukarı yönlü bir eğilim gösterebilir. Düşük büyüme oranları, ekonominin geleceği hakkındaki kaygılara yol açarak bono piyasasında faiz oranlarını artırır. Bu yükseliş, hazine bonosu ve devlet tahvillerinin değerini düşürür. Düşük büyüme, hisse senedi borsa endekslerinin yatay bir seyir izlemesine neden olabilir. Çünkü ekonomide iç ve dış talep daha yavaş bir hızda artarken borsa kayıtlı şirketlerin üç aylık kârlarındaki artış hızı da gerilemiş olur. Yüzde 5’in üzerindeki büyüme oranları borsa endeksini yükselten bir etki yaratır. Büyüme dönemlerinde talep ve satışların artması, şirket kazançlarını artırdığı için hisse senetlerine ilgi artar. Aynı zamanda, yabancı sermaye girişinin artması, kurlardaki yükseliş eğilimini zayıflatır ve liranın değerini artırır.