Büyüme Nedir? Büyümeyle İlgili Kapsamlı Bilgiler
(Büyüme) Ulusal ekonomilerde nüfus, işgücü, kaynaklar, sermaye, makine ve teçhizat yıllar içerisinde sürekli bir değişim göstermektedir. Bu unsurların tamamında büyüme yönünde bir değişim söz konusu olduğunda “büyüme”den, azalma olduğunda ise “daralma”dan bahsedilir. Bu faktörlerin değişim sırasının farklılık göstermesi sorunlara yol açabilmektedir. Yatırım miktarı arttıkça ve makine-teçhizat stoku yükseldikçe üretim ve istihdam da artmakta, işlenmemiş tarım arazileri üretime kazandırılmaktadır. Büyüme, bir süre sonra sosyal ve siyasi sonuçları da beraberinde getirir. Büyüme sürecinde eğitim talebi artmakta, kırsaldan kente göç hızlanmakta, bu durumun arkasında siyasette önemli değişim ve çalkantılar meydana gelmektedir. Büyüme ile ilgili en yaygın ölçüm методları üretim hacmi ve milli gelir olarak sıralanabilir. Nüfus artışı, milli gelirin bir kısmını tükettiğinden, kişi başına gelir göstergeleri de kullanılmaktadır. Milli gelir düzeyi ölçüm olarak alındığında, şöyle bir büyüme tanımı yapılabilir: Ekonomik büyüme, milli gelirde bir yıldan diğerine meydana gelen artış oranıdır. Ekonomik büyüme meselesi, 18. ve 19. yüzyıllarda Smith, Malthus ve Ricardo gibi düşünürler tarafından çeşitli etkileriyle ele alınmış, Karl Marx ise kapitalist ekonominin büyüme süreci üzerine araştırmalarda bulunmuştur. Ancak bu katkılar daha çok konjonktürel dalgalanmalara odaklanmıştır. John Maynard Keynes, büyümenin tüm alanlarını kapsayan genel teorisi ile makro düzeyde tüketim fonksiyonu, çarpan ve hızlandıran gibi analiz araçlarını kullanarak büyüme ile ilgili yeni bir aşama başlatmıştır. Keynes sonrası dönem iktisatçıları kısa dönemli ve statik analizlerden, makro-dinamik büyüme analizlerine yönelmişlerdir. “Büyüme” kelimesinin yerine bazen “kalkınma” veya “gelişme” terimleri de kullanılmaktadır. Bazı iktisatçılar, büyüme ile gelişme terimlerinin farklı anlamları olduğunu vurgulamışlardır. Büyümenin ekonominin niceliksel göstergeleri ile ölçüldüğü, gelişmenin ise niteliksel değişimlere işaret ettiği belirtilmiştir. Gelişme kavramı, verimliliğin artışı, iş organizasyonunun rasyonelleşmesi ve emeğin nitelik kazanması gibi süreçleri de kapsadığı ifade edilmiştir. İktisatçı Sabri Ülgener, bu iki kavram arasındaki farkı şöyle özetlemiştir: “Schumpeter, büyüme ile gelişmenin ayrımının gereğine dikkat çeken iktisatçılardan biridir. Gelişme, ekonominin geleneksel seyrinden ayrılarak yenilikçi teknik buluşlarla daha üst seviyede yeni bir dengeye sıçraması demektir. Bu yükseliş, periyodik krizler ve sarsıntılarla birlikte gerçekleşir. Büyüme ise, ekonominin temel verilerinde sürekli ve yavaş değişimler anlamına gelir. Tüm bu ayrımlar doğru olabilir, ancak pratikte iki olgu iç içe geçmiş durumdadır. Olayların birbiriyle örtüşmesinden kaynaklanan karmaşık yapının içinde, şu noktada neyin gelişme olduğu konusunda ayırıcı bir tanım yapmak oldukça zordur.”